Burj Al Arab etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Burj Al Arab etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Eylül 2009 Salı

Dubai'yi karabasan yapan yönü

Biraz da Dubai'nin birçok insan tarafından bilinmeyen yönünü anlatmak lazım sanki... Insanlar hep en iyi yanlarını biliyor, daha doğrusu zenginlik olayının nasıl abartıldığını... Şimdi de diğer yönleri...

Burada olduğum dönemde, yaklaşık 2 yıl kadar önce, üye olduğum mail grubundan bir email almıştım. Bu emailde Dubai'deki çalışanların çalışma koşullarına dair fotoğraflar vardı. Bir süredir de burada yaşıyor olduğumdan beldiyenin böyle durumlara kesinlikle göz yummadığı ve uygulayıcılar hakkında çok katı yasaları olduğunu da biliyordum. Bu yüzden hemen cevap atıp o fotoğrafları nereden elde ettiklerini, yani kaynağını sordum. Cevap gelmedi doğal olarak. Çünkü gönderen her kendisine iletilen ilginç bulunan maili, kaynağını araştırıp soruşturmadan, başkalarına da gönderen biriydi. Belki o fotoğraflar Dubai'dendi, belki de değil. Yalnız ben buradaki durumu çok derinlemesine olmasa da biliyorum zaten. 

Hani diğer yazılarımdan birinde söylemiştim ya, Burj Al Arab'ın sadece içini görmek için 40 dolarlık turlara katılmak gerekiyor. Bu da bana hiç de çekici gelmiyor. Bi akşam yemeği de 200 dolar seviyelerinde. Yalnız işin diğer yüzüne bakmak lazım. O restoranlarda çalışanların aldığı maaşlar da kendilerine bir akşam yemeği ısmarlama düzeyinde ancak. Gerçi bu dediğim daha çok orada temizlikçi vb. olarak çalışanlar için geçerli. Diğer çalışanlar belki hem bir akşam yemeği yiyip, sonrasında da kendilerini ay sonuna kadar "idare edecek" paralarını bırakabilirler bir kenarda. 

Biraz rakamlar iyi gelecektir sanırım... En alt kademeden başlayalım. Düz işçi, yani niteliksiz işçi, aylık yaklaşık 500 Dhs gibi bir para alıyor normal mesai karşılığı. Fazladan mesaiye kalması durumunda bu maaşı 700-800 Dhs seviyesine çıkabiliyor. 1 dolar 3.66 Dhs olduğu gözönüne alınırsa temel maaş 135 dolar, mesaili ise 200-220 dolar civarında. Mesaili derken de bu işçi haftada 6 gün, günde en az 10, hatta pek çok zaman 12-15 saat çalışıyor. Özetlersek hayat=çalışmak. Yalnız bu parayı harcadığı görüşünün de ortaya çıkmaması lazım. Parasının ortalama 15-30 dolar civarı bir kısmını kendisine tutup kalanını memleketine gönderiyor. Onu da bazen 3-5 kişi birleşip her ay birinin ailesine göndererek para gönderme komisyonunu da minimize edebiliyorlar. Hintliler en son durumda biraz daha kalifiye olarak değerlendirildiklerinden en düşük ücreti Bangladeşli işçiler alıyor. Normal kalifiye bir işçi aylık normal 250, fazla mesaiyle birlikte de yaklaşık 350 dolar civarı kazanabiliyor. Aynı iş Arap (genelde Mısırlı, Suriyeli vb. olabilir) bir işçiye yaptırıldığında ise bu ücret yaklaşık 1,5-2 katına çıkıyor. Fakat Türk firmaları Türkiye'den de işçi çalıştırıyor ve onların aldığı ücret herhangi bir Hintli'nin aldığı ücretin yaklaşık 5 katı. Verim olarak 2 katı hesaplanmasına rağmen alınan ücretlerde aşırı derecede uçurumlar olabiliyor. 

Gelelim idareci kadrosuna. Aynı işi yapan 3 yıl deneyimli bir inşaat mühendisi Hintli'yse alacağı maaş 1500 dolar ise, Arap mühendisin alacağı 2000 dolar, Türk mühendisin ise yaklaşık 3000+ oluyor. Ingiliz, Avusturalyalı ya da genel olarak Batılı'ysa bu mühendis alacağı para 5000+ olabiliyor. Ki yapılan iş karşılaştırıldığında da fark çok az. Hani Hintlilerin biraz yavaş çalıştığı varsayımı üzerine gitsek bile yine de bu kadar maaş farkının olması tamamen burada "Pasaportun kadar değerlisin" tezimi doğrular nitelikte. Gerçi bu sadece benim tezim demek de yanlış olur, genel yaklaşım böyle. 

Bunlar Dubai'nin karabasan yönlerden birkaçı sadece... 

5 Eylül 2009 Cumartesi

Dubai - Bir rüya şehir mi yoksa bir karabasan mı?...

Dubai...
Garip bir şehir... Birçok insan için Dubai dendiğinde hep en uç şeyler akla geliyor. Birçoğu için de Dubai bizim memleketteki adıyla Yelken Otel'iyle ünlü bir şehir... Halbuki buradaki 4 yıllık sürem boyunca bir kere olsun gitmek istemediğim bir yer. Insan sadece bi oteli görmek için 40 dolar verir mi? Gerçi sadece görmek değil de bi akşam yemeği de ye denebilir. Yalnız bi akşam yemeği için de kişi başına 200 dolar verilir mi? 
Bana göre değil bunlar. Hiç çekici gelmiyor. Lüksün ne kadar abartılabileceğinin kanıtı var orada. Asansörlerinin imalatında çalışmış olan teknisyenim anlatıyor. Sadece Dubai şeyhine özel bir asansörü varmış otelin. Onun dışında kimse kullanamıyor. Bu asansörün tuşların hep elmas işlemeli, içi altın kaplamalı... Abartabileceğin kadar abart dendiğinde ancak bu kadar çıkar sanırım. Daha fazlasını bilmiyorum... Gerçi insanoğlunun hayalgücü sınırsız. Çok daha abartısını da yapar. Bu 7 yıldızlıysa, bikaç yıla kadar 9 yıldızlısını, 10 yıldızlısını da çıkarırlar. Musluklar altın kaplama olabilir mi bir yerde? Hani çelik olmasıyla altın kaplı olması arasında ne fark var diyor insan bir yerde. Görüntünün dışında yani. Ki ben altındansa gümüşü tercih ederim. Daha şık ve çekici gelir bana gümüş. 
Dubai denince ilk akla gelen dediğimiz bu otelin asıl adı Burj Al Arab. Yani Arap Kalesi. 
Yalnız bunun dışında da çok şey var Dubai'de. Dünyanın şu andaki en yüksek yapısı da burada. Sanırım daha yeni değil, son 2 yıldır en yüksek yapısı. Yükseldikçe yükseldi. 818m diye bir duyum almıştım. Kesin bilemiyorum ama o civarda bişi olması lazım. Yani en yakın rakibinden de yaklaşık 300m daha yüksek. Benim çalıştığım yerin yakınlarında bir proje başlamıştı. 1.4km'lik bir kule daha. Gerçi bunun açıklanma ve başlamasının nedeni ihtiyaçtan falan değil. Zira Burj Dubai, dünyanın şu andaki en yüksek yapısı, 4 milyar dolarlık bir yatırımın sonucu. 1,4km'lik binanın bedeli de heralde 10 milyar dolar civarı birşey olsa gerek. Arabistan'da açıklanan 1001m'lik binayı daha başlamadan geçme isteğinden kaynaklanıyor bu heves. Dünyadaki en yüksek kuleler bu bölgede olacak. BAE, Katar, Bahreyn ve Suudi Arabistan'da yani. Bu nasıl bir yarışdır anlamadım. Hani amiyane tabiriyle. 
Biraz genel kültür bilgisinin yanı sıra biraz da Dubai'yle ilgili temel bilgi vermek lazım sanırım. Burası Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) en kalabalık şehri. Hani Türkiye özelinde düşünürsek Istanbul denebilir. Birçok bilmeyen insan için nasıl Istanbul Türkiye'nin başkentiyse, BAE'nin de başkenti Dubai zannedilebiliyor bazen. Hatta bir keresinde Dubai'yi ayrı bir ülke olarak bile gösterenleri okumuştum bir internet sitesinde. Dubai sadece en büyük nüfusun yaşadığı şehir. En popüler ve aktif şehir BAE içinde. Abu Dhabi başkenti BAE'nin. Dubai ve Abu Dhabi dışında Sharjah, Ras Al Khaimah, Umm Al Quwain, Fujairah ve Ajman emirlikleri de bulunuyor. Her emirliğin kendine has yasaları olabiliyor. Örneğin Sharjah'da alkol ne satılabilir ne de içilebilir. Ama Ajman'da ve Umm Al Quwain'de gayet rahat bir şekilde elini kolunu sallayarak bu alkol satılan yerlerden istediğin içkiyi rahatlıkla ve çok uygun fiyata bulabiliyorsun. Federal bir yapı var ülke yönetiminde. Her şehrin, emirliğin, ayrı bir yöneticisi var. Bunlar aynı zamanda kanun koyucu ve şeyh olarak adlandırılıyor. Dubai emiri, şeyhi, aynı zamanda BAE'nin de başbakanı ve başkan yardımcısı. Abu Dhabi emiri de devlet başkanı aynı zamanda. Diğer emirliklerin şeyhleri de farklı bakanlık görevlerini ifa ediyorlar. Demokrasi olmadığı gibi aslında oldukça da rahat bir ülke burası. Özellikle Dubai'de yabancılar oldukça rahat yaşayabiliyorlar. Daha açık olmak gerekirse, gece gündüz, kadın-erkek istedikleri gibi giyinip, dışarıda eğlenebiliyor, alışverişe çıkabiliyor ya da daha farklı aktivitelerde bulunabiliyorlar. Hani memleket müslüman, Arap, olmasına rağmen yine de kilise, budist veya farklı dinlere ait tapınaklar da var burada. Kıyafet olarak düzgün giyinmeye yönelik çeşitli bildirimler olsa da insanlar kıyafet seçimi konusunda da oldukça özgür. Gecenin ilerleyen vakitlerinde Avrupa'da dahi birçok şehirde kadınlar tek başlarına dışarıda gezmeye çekinebilecekken Dubai'de çok daha rahat bir şekilde yaşayabiliyorlar. İnşaası devam eden aynı zamanda dünyanın en güvenli şehri de olmaya aday Dubai çünkü. Adli olay sayısı yok denecek kadar az. Herkes kendi işinde gücünde daha çok. Buna dair kendi teorim var benim aslında: Zaten memleketin %85'i (resmi rakamlara göre) yabancı, yani vizeyle, burada bulunduğundan ve bunların da birçoğu için burası belki de tek ekmek kapısı olduğundan dolayı insanlar ne bir hırsızlık, ne gasp, adam kaçırma, soygun, cinsel taciz vb. şeyler yapmıyor. Çünkü yakalanır yakalanmaz hapse atılacak, oldukça zorlu hapisane zamanından sonra da memleketine bir daha dönmemek üzere geri gönderilecek. Bu durumda da ekmek teknesinden olacak. Ne gerek var ki herşeyi riske atmaya? Bu yüzden de düzen aynen sürüp gidiyor sıkıntısız, sorunsuz, olaysız...

Devam edecek...