Yaklaşık 3 hafta kadar önceydi. Öğlen konuştuk, alelacele bilet bulundu, alındı.. 12 saat geçmeden uçaktaydım. İstikamet Erbil/Irak.
Merak ediyordum. Nasıl bir yerdi acaba. Çok değil, 10 gün kadar önceydi. Bir gazeteciden okumuştum Erbil'in durumunu. Erbil'e gitmişti tekrar. 4 sene sonra tekrar gitmişti. Çok değişmiş diyordu Erbil için. Gelişmiş diyordu. Havaalanı oldukça büyük inşa edilmiş. İleride büyük kargo uçaklarının da inişine müsaade edecek şekilde hem de. İlginçti, merak etmiştim. O kadar kısa sürede gideceğimi ise hayal bile edemezdim.
Facebook üzerinden yazdım hemen. Soranlara, şakayla karışık 'Allah büyük' diyordum, 'inşallah sağ salim geri dönebilirim.' Ben her ne kadar şakaya alsam da ölüm pek de şaka olmayan bir durum. İnsanlar, arkadaşlarım sevmedi bu sözü. Ben de zaten abartma yanlısı değilim.
Kafamda bin bir türlü düşünceyle, neler olacağı, nasıl bir yer olduğuna dair kafamdan birbiri ardına düşünceler geçiyordu. Acaba güvenli miydi? Acaba gidip dönebilecek miydim? Bomba patlayacak mıydı yakınımda? Pek de sevimli düşünceler olmasa gerek bütün bunlar.
Diğer yandan ise, zaten karamsar, negatif bir insan olmadığım için, gezmeyi de çok sevdiğimden, neler yapabileceğim geçiyordu kafamdan. Düşünüyordum, ne yapsam diye. Orada kalma sürem de 3,5 gün olarak belli olduğu için artık plan yapma zamanıydı. Fakat zaten akşam nasıl geldi, ben nasıl eve geçip hazırlanıp sonra havaalanına gittim vb. hiç bilmiyorum. Çok hızlı oldu herşey ve ben havaalanındaydım. Bir yandan elimdeki lirayı dolara çevirme telaşı, diğer yandan çıkış harcı pulu vb. derken kısa bir süre kala vardım uçağın oraya ve bindim.
Uçakta ağırlıkla Kürtçe konuşuluyordu. İlk defa denk gelmiştim buna. Kendi anadilim konuşuluyordu. Her ne kadar memnun olmasa da bazıları durum buydu. Yolda biraz yazdım. Heyecanımı bu şekilde yatıştırmak istedim. İşe de yaradı hani. Daha uçakta biraz Kürtçe konuşmaya başladık. Ben de çok iyi olmayan Kürtçemi kullanmaya çalışıyordum. 2,5 saat süren yolculuktan sonra vardım Erbil'e.
Havaalanı gerçekten de büyüktü. Belliydi. Çok uçak yoktu henüz daha. Bilgi panosunda 7-8 uçak bilgisi vardı. Gerçi gece varmıştık ama dönüşteki yoğunluk da pek olmadığından henüz daha yeterince aktif olmadığını anlıyordum. Yalnız yine de ileriye dönük, oldukça büyük çaplı bir havaalanı yapılmıştı. Türk mütaahitler yapmıştı havaalanını da. Girişte, biraz yürüdükten sonra beni karşılayan ilk reklam panosunun üstüne 'Welcome to Kurdistan' yazıyordu. Bir anda memleketime geldim gibi düşündüm. Bir haber bülteninde görmüştüm. Sanırım Kemal Burkay'dı. Canlı yayında sunucu Kuzey Irak Kürt Yönetimi diye başlayınca söze, araya girip oranın resmi adı 'Kürtistan Bölgesel Yönetimi'dir. Niye bu kadar kelimelerden kaçıyorsunuz?' demişti. Sunucu cevap vermeyip geçiştirmeyi, Kürdistan yerine de Kürt Yönetimi demeyi tercih etmişti. Kemal Burkay da uzatmamıştı konuyu. Şimdi işte karşımdaydı. Welcome to Kurdistan. Hoşgeldik bakalım. Ne göstereceksin bana?
Merak ediyordum. Nasıl bir yerdi acaba. Çok değil, 10 gün kadar önceydi. Bir gazeteciden okumuştum Erbil'in durumunu. Erbil'e gitmişti tekrar. 4 sene sonra tekrar gitmişti. Çok değişmiş diyordu Erbil için. Gelişmiş diyordu. Havaalanı oldukça büyük inşa edilmiş. İleride büyük kargo uçaklarının da inişine müsaade edecek şekilde hem de. İlginçti, merak etmiştim. O kadar kısa sürede gideceğimi ise hayal bile edemezdim.
Facebook üzerinden yazdım hemen. Soranlara, şakayla karışık 'Allah büyük' diyordum, 'inşallah sağ salim geri dönebilirim.' Ben her ne kadar şakaya alsam da ölüm pek de şaka olmayan bir durum. İnsanlar, arkadaşlarım sevmedi bu sözü. Ben de zaten abartma yanlısı değilim.
Kafamda bin bir türlü düşünceyle, neler olacağı, nasıl bir yer olduğuna dair kafamdan birbiri ardına düşünceler geçiyordu. Acaba güvenli miydi? Acaba gidip dönebilecek miydim? Bomba patlayacak mıydı yakınımda? Pek de sevimli düşünceler olmasa gerek bütün bunlar.
Diğer yandan ise, zaten karamsar, negatif bir insan olmadığım için, gezmeyi de çok sevdiğimden, neler yapabileceğim geçiyordu kafamdan. Düşünüyordum, ne yapsam diye. Orada kalma sürem de 3,5 gün olarak belli olduğu için artık plan yapma zamanıydı. Fakat zaten akşam nasıl geldi, ben nasıl eve geçip hazırlanıp sonra havaalanına gittim vb. hiç bilmiyorum. Çok hızlı oldu herşey ve ben havaalanındaydım. Bir yandan elimdeki lirayı dolara çevirme telaşı, diğer yandan çıkış harcı pulu vb. derken kısa bir süre kala vardım uçağın oraya ve bindim.
Uçakta ağırlıkla Kürtçe konuşuluyordu. İlk defa denk gelmiştim buna. Kendi anadilim konuşuluyordu. Her ne kadar memnun olmasa da bazıları durum buydu. Yolda biraz yazdım. Heyecanımı bu şekilde yatıştırmak istedim. İşe de yaradı hani. Daha uçakta biraz Kürtçe konuşmaya başladık. Ben de çok iyi olmayan Kürtçemi kullanmaya çalışıyordum. 2,5 saat süren yolculuktan sonra vardım Erbil'e.
Havaalanı gerçekten de büyüktü. Belliydi. Çok uçak yoktu henüz daha. Bilgi panosunda 7-8 uçak bilgisi vardı. Gerçi gece varmıştık ama dönüşteki yoğunluk da pek olmadığından henüz daha yeterince aktif olmadığını anlıyordum. Yalnız yine de ileriye dönük, oldukça büyük çaplı bir havaalanı yapılmıştı. Türk mütaahitler yapmıştı havaalanını da. Girişte, biraz yürüdükten sonra beni karşılayan ilk reklam panosunun üstüne 'Welcome to Kurdistan' yazıyordu. Bir anda memleketime geldim gibi düşündüm. Bir haber bülteninde görmüştüm. Sanırım Kemal Burkay'dı. Canlı yayında sunucu Kuzey Irak Kürt Yönetimi diye başlayınca söze, araya girip oranın resmi adı 'Kürtistan Bölgesel Yönetimi'dir. Niye bu kadar kelimelerden kaçıyorsunuz?' demişti. Sunucu cevap vermeyip geçiştirmeyi, Kürdistan yerine de Kürt Yönetimi demeyi tercih etmişti. Kemal Burkay da uzatmamıştı konuyu. Şimdi işte karşımdaydı. Welcome to Kurdistan. Hoşgeldik bakalım. Ne göstereceksin bana?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder