24 Mayıs 2014 Cumartesi

Alo 170 Hattı, Yani Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çağrı Hattı


 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın acil çağrı hattı var: 170.

Diyelim bir işyerinde iş sağlığı ve işçi güvenliğine aykırı bir durum gördünüz. Arıyorsunuz bu numarayı ve şikayette bulunuyorsunuz. Sizinle konuşan 'müşteri temsilcisi' önce adınızı soyadınızı soruyor. Sonra TC kimlik numaranızı. Sonra doğduğunuz yeri. Sonra.... Sonrasını bilmiyorum çünkü sordurmadım. Muhtemelen ana adı, baba adı diye devam eder.. Nedeni mi sormadım? Çünkü İSG kurallarına aykırı davranan bir işyerini şikayet etmek istiyorsunuz, şerecenizin soruşturulmasını değil. Sinirlenince soruları bırakıp konuyu öğrenmek konusunda nispeten daha olumlu bir tavır değişikliği seziyorsunuz.

Bu aşamadan sonra şikayet konusunun ne olduğu soruluyor. .... sokak ... numarada şu anda yapılan çalışma uygunsuz. İnsan hayatını tehlikeye atacak durum var diyorsunuz. Gelen cevap yine sorulardan ibaret: Şirketin tam adı ne?, Firma yetkilisi kim? Nereden anladınız uygun olmadığını? gibi şikayet için yaptığınız aramayı uzatıp bıktırmaya yönelik yepyeni sorular geliyor. Buranın bir şirket olmadığını, bir binanın dış cephe kaplama çalışması yapıldığını ve ciddi anlamda tehlikeli koşullarda insanların güvenlik önlemleri alınmadan yüksekte çalıştığını söylüyorsunuz. Tamam deniyor. Bir takip numarası veriliyor ve 3 işgünü sonrasında geri dönüş yapılarak konunun takip edilebileceği bildiriliyor. Sorunun o anda yaşandığı bilgisi hiç kimse için önemli değil tabii ki. O kişi yüksekten düşüp öldüğü takdirde, Soma'da yaşanan gibi, kimsenin umrunda olmayacak zaten.

Aradan bir hafta geçiyor ve 170 hattından aranıyorsunuz. Geri dönüş yapacaklar yapılan şikayetle ilgili. Konu Beyoğlu'ndaki ilgili bakanlığa bağlı birime yönlendirilmiş ve onlar da gerekli çalışmayı yapıp sonucu iletiyorlar: .... şirketinde çalışıyorsunuz. Şikayet konusu .... şirketiyle ilgili herhangi bir bağlantınız tespit edilememiştir. Bu yüzden soruşturma yapılmamıştır.. gibisinden bir cevapla muhattap olmak durumunda kalıyorsunuz. Türkçesi şu: İnsan hayatını ilgilendiren bir konuda devlet yetkilerini bilgilendirme yapmaya çalışan kişi soruşturuluyor. Kurum belirtilen adreste yapılan çalışmayı soruşturacağı yerde şikayet yapan kişiyi soruşturuyor. Tekrarlıyorum, o şikayet yapılan yerde çalışanlardan birinin başına birşey gelmesi kimsenin umrunda değil!!!

Ki bu yaşanan da daha acısı taze olan Soma'dan sonra oluyor. Devletin bakanlığı işte iş sağlığına ve işçi güvenliğine bu kadar önem veriyor.

En yetkili ağızlar istedikleri kadar konuşsun, insanları ikna etmeye çalışsın. Bunun pratik karşılığı olmadıktan sonra nasıl güvenebiliriz ki?

 Sorunun yanı sıra bir de çözüm önerisinde bulunmak lazım. Çok basit aslında. Bu gibi şikayetlerin kontrolü çok geç yapılabiliyor yeterli denetim görevlisi olmadığı için. Ya daha fazla denetçi istihdam edilebilir devlet tarafından. Ki bu denetçilerin maliyetleri de ilgili kurumlara yansıtılacak cezalarla çok rahat karşılanabilir. Alternatif ise belediyelerin zabıta birimleri bu konuda yetkilendirilip şikayetlere oldukça hızlı müdahale edilebilir. 

1 yorum: