Akkuyu Nülkeer Santrali ile ilgili yukarıda görünen reklamı görmeyeniniz yoktur sanırım. Pek çok reklam panosunda yayınlanıyor bu reklamlar. Çocuklar var ön tarafında. Güler yüzlü, bisiklet kullanan çocuklar. Sağlıklı, sağlığının doruğundaki çocuklar. Peki nükleer santralin bununla ne alakası var? Nükleer santral çocukların bisiklete binmelerine mi yardımcı oluyor? Doğru düzgün kaldırımın dahi olmadığı İstanbul'daki reklamlarda bisiklet kullanan çocuk reklamı gerçekten de ilginç olmuş.
Şimdi gelelim nükleer santral meselesine. "Güçlü Türkiye'nin Yeni Enerjisi" diye lanse ediliyor. "Yeni enerji" tanımlaması nispeten doğru ama Türkiye'nin ne kadar güçlü olduğu tartışılır. Son dönemde iyice yükselen dolar ve euro kurundan, tekrar yükselmeye başlayan ve bir türlü AB standartları seviyesine indirilmeyen enflasyondan, inşaata dayalı ekonominin sorunlarından sonra ne kadar güçlüyüz acaba?
"Enerjide dışa bağımlılıktan kurtuluyoruz" deniyor reklamda. Nükleer santrali kuran da, işleten de, uranyum yakıtını getiren de Ruslar. Dışa bağımlılığı azaltma bunun neresinde? Tamamen dışarıya bağımlı olunmuyor mu bu şekilde? Zaten enerji üretimi anlamında dışa bağımlılığımız %85 seviyesinde iken bu kadar büyük güçlü bir santralin de sürekli üretim yapacağı düşünülürse buradaki mantık ne?
"Milli enerji" deniyor. Milli olması için tamamen Türkiye'de üretilen teknoloji ile Türkiyede kurulan bir santral olması gerekmiyor mu bu santralin? Başka türlü "milli" olunabiliyorsa o başka tabii ki. Reklamda ve internet sayfasında bahsedilen Türk nükleer mühendislerinin yetişecek olması. Nükleer fizik alanında çalışma yapılması, sonra fizyon ile enerji üretilmesi ve bu enerjinin kullanılması dersek belki ama buradaki mevzuu o değil. Ruslar sistemi kuracak, bizimkiler de orada eğitim alıp burada çalışacaklar. Yani yine istihdam ile ilgili bir konu. 7.2 milyar dolarlık doğalgaz almayacakmışız. Bunun yerine "bedeli belli olmayan" miktarda uranyum çubuklarına ya da fiyatı henüz bilinmeyen enerjiye para vereceğiz. O uranyum çubukları, yani yakıtlar da Rusya'dan geliyor. Diğer bir deyişle Ruslar bize doğalgaz yerine uranyum çubukları satacak.
"Temiz enerji" deniyor. Çernobil'i hatırlarsınız. Karadeniz halen daha sıkıntılarını yaşıyor Çernobil'in. Kanser oranlarına bakın. En yüksek kanser oranları hep Karadeniz'de. Bu öyle koşarak da kaçabileceğiniz bir durum değil. Tsunami'den bile koşarak kaçamazken radyasyondan nasıl koşarak kaçılabilir? Bilenler bilir, nükleer enerji için Uranyum çubukları kullanılır yakıt olarak. Bu uranyum çubuklarının "tamamen doğaya geri döndürülmesi" diye birşeyin olmadığını söylemem lazım. Hatta birçok ülke Rusya'ya para ödeyerek bu atıkları oraya gönderiyor, göndermeye çalışıyor. Bu yüzden Rusya'ya "Dünyanın nükleer çöplüğü" de denir.
"Güvenli enerji" deniyor. Güvenli olduğunu Fukuşima'da gördük. Ki oradaki santrali yapanlar Japonlar olmasına rağmen durum çok vahimdi. Radyasyonlu su Amerika kıtasının tüm batı tarafını baştan başa gezdi. Pasifik Okyanusu'nun suyunun büyük bir kısmına bulaştı radyasyon.
"Sürdürülebilir enerji" denirken inşaat sırasında 12.000, çalışma sırasında ise 3.500 kişiye istihdam sağlanmasından bahsediliyor. Sürdürülebilirliğin bu anlamda olduğunu, kullanıldığını ilk defa görüyorum. Sürdürülebilirlik sistemin kendi kendini sürdürebilmesi prensibinden gelir. Özellikle yenilenebilir enerji sistemleri için sürdürülebilir denir. Nükleer için değil.
"Uzman enerji" kısmı ise daha bi ilginç Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEA) tarafından denetlenecekmiş işletmeci ROSATOM. Hadi UAEA neyse de bizdeki TAEK'in nükleer enerji konusundaki tecrübesi o kadar fazlaysa biz niye kendi nükleer santralimizi yapmıyoruz deneme amaçlı olarak? Bu konuda bazı çalışmaların olduğunu biliyorum ama henüz o aşamaya gelmedik bildiğim kadarıyla.
Demem o ki reklam ve internet sitesinde yazanlar gerçek olmaktan o kadar uzak ki işin azıcık içinde olan, ya da biraz okuyup öğrenen bir insan her türlü bu yazılanların gerçeği yansıtmadığını anlar ve kabul eder. Bunun siyasi görüşle vb. ilgisi de yok hem.
Son bi not: Beşiktaş Belediyesi'nin reklam panosunun içindeki bir sorundan dolayı altta "Orjinal Broadway Prodüksiyonu" yazısı kalmış. Silecektim ama reklam ve içinde bahsedilenleri düşününce silmedim.
Bir ekleme: Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız ve 80 ilde elektriklerin kesilmesinden sonra sistemin çabucak kendisini toparlayamamasının, santrallerin hemen devreye alınamamasının ana nedenlerinden biri büyük güçlü santraller olmalarıydı. Yani bu tarz bir arızada ufak güçteki santraller kolayca enterkonnekte (hepsi birbirine bağlı) elektrik şebekesine bağlanabilirken büyükleri devreye almak çok daha uzun zaman gerektirir ve daha zordur. Bu yüzden de Türkiye elektrik ihtiyacının %14'ünü karşılayacağı söylenen Akkuyu nükleer elektrik santrali yerine çok daha ufak güçlerde ve yerele yayılmış enerji santrallerinin kurulması sistem sürdürülebilirliği açısından çok daha doğrudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder