15 Şubat 2015 Pazar

Dünyayı Güzellik Kurtaracak

Şarkısı var Zülfü Livaneli'nin:
Dünyayı, güzellik kurtaracak,
Bir insanı sevmekle başlayacak herşey..

Bence de öyle gerçekten de. Yalnız başka birşey daha var: Dünyayı hırs mahvedecek. Neden mi? İşte birkaç neden:

Eğitim sistemimiz, sonrasındaki çalışma hayatı, insanları, özellikle de gençleri hep daha hırslı, daha çok çalışan haline getirmek yönünde çalışıyor. Bu konuda da oldukça başarılı. Gençler oldukça hırslılar ve yetenekliler. Yalnız hırs demek başkalarının üstüne basarak yükselmek, bir yerlere gelmek anlamına mı geliyor? Birileri buna ''hakediyorsa'' ile başlayan bir cümle ile cevap verebilir. Yalnız o iş o kadar da kolay değil!

Globalleşiyoruz. Her gün daha fazla hem de. Peki nedir globalleşmek: Bazı firmaların dünyanın hemen her ülkesinde iş yapması demek aslında. Ya da ABD'nin dünyanın her kıtasında, kendi toprağı olmayan yerlerde sayısız askeri üsse sahip olması demek. ABD'nin adı ne zamandan beri BM ile eşdeğer oldu? NATO demiyorum çünkü NATO'ya üye olan ve olmayan ülkeler var. BM çok daha kapsayıcı NATO'ya göre. Evet, ne diyordum? Globalleşmek. Mesela Samsung'un ya da Apple'nin çıkardığı ürünleri dünyanın her yerinde satması, satabilmesi demek. Ya da Pfizer'in, Procter and Gamble'nin her yerde ilaçlarını, kozmetik ürünlerini satması demek. Ya da BP'nin bir ülke olmamasına, kendi toprakları olmamasına rağmen 'bir şekilde' aldığı imtiyazlarla, haklarla, uluslararası sularda petrol arama yetkisine sahip olması demek. Çevreye verdiği zararları ise bölge ülkelerinin karşılaması demek tabii ki..

Globalleşme demek, sermayenin aslında globalleşmesi demek. İnsanların değil. Çünkü insanların da globalleşmesi demek olsaydı vize vs. ihtiyacı duymadan dünyanın istediğimiz ülkesine kolaylıkla gidebilirdik. Sınırlar olmazdı. Ülke sınırlarında askerler beklemezdi.

Peki ne oluyor sermaye globalleşince? İşte bu şirketler var ya, onların sahipleri de birçok ülkede birden olmuş oluyor. Şirketi de biraz yukarıda bahsettiğim ''eğitim sistemi''nden çıkmış insanlar yönetiyor. Eskiden ''Maaşla zengin olunmaz!'' derlerdi. Fakat bu global şirketleri yönetenler senelik milyonlarca dolar para kazanabiliyor. Hem de kimi zaman maaşları 1 dolar seviyesinde olmasına rağmen. İşte o milyonlarca doları verirken şirket, ya da ortaklar, o yöneticiden de karlılığı yüksek tutup hisselerin değerini artırmasını bekliyorlar CEO'nun ya da eski tabirle genel müdürün. Bu yapılırken nasıl yöntemler kullanıldığını kimse düşünmüyor. BP'nin hisseleri artma pahasına örneğin Meksika kıyılarında petrol kuyusu patlayıp çevreye geri döndürülemez hasar verilmesi normal görülebiliyor. Bu yöneticilerin de asıl amaçları hissedarlardan gelen değer yükselmesi baskısı olunca her yaptıklarını kabul edilebilir görebiliyorlar. Sosyal sonuçlar değil, ekonomik sonuçlar değil, sadece o şirketin finansal durumları önemli oluyor. Dünyayı güzellik kurtarabilecekken hırs da mahvediyor diğer yandan yani..

Halbuki tüm bunlar hırs ile değil de insan sevgisi ile yapılsa sonuç çok daha başka olabilir. Bir yanda vahşi kapitalizm diğer yanda ise insanı kapitalizm var. Hangisi daha iyi acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder