Niye konuşmak peki? Pek çok zaman susup içinde tutmak iyi gelebilir. Ya da susup içine atmak. Yalnız şu var ki insanın içinin de bi sınırı var. Bir yere kadar dolduktan sonra taşabiliyor. Hani bir bardak vardır. İçine su doldurursunuz. Bir süre sonra en üst seviyeye kadar dolar bu su ama taşmaz. Yavaş yavaş, damla damla doldurmaya devam edersiniz. Bir an gelir ki birden su taşar. Ama taşan sadece son damla değildir, çok daha fazlası taşar. Ve ondan sonra taşan miktarı temizleseniz bile yine de bir kenardan üste dolduracağınız su-daha önce kendisine yol yaptığından-daha rahat bi şekilde ve daha erken taşar.
Bu bardağı kendimiz olarak düşünebiliriz. Taşmayı da duygu yoğunluğumuzdaki patlama anlarına benzetebiliriz. Patlama olmadan zaman içinde sürekli azaltmak lazım o bardağın üstündeki suyu. Öyle ki hiçbir zaman o taşma sınırına gelmesin. O sınırı dikkatli takip lazım.
İşte bir bakıma bu nedenlerle bence konuşmak mı susmak mı dendiğinde konuşmak derim ben. Konuşmak derken herşeyi de konuşmak olmayabilir bu. Ya da herşeyi bir kişiyle konuşmak olması da gerekmiyor. En güzeli farklı konuları farklı kişilerle konuşmak. Bu şekilde bir kişi herşeyinizi bilmez ve kendinizi güvende hissedebilirsiniz. Hani herşeyinizin bilinmesi konusunda.
Bazen düşünmek iyi gelir. Yalnız yine düşünmek konusunda da sesli düşünmek daha iyidir. Bu karşınızda biri varken de olabilir, kimse yokken de. Yalnız asıl önemli olan bu düşünme işleminin sesli yapılmasıdır. Hani düşündüğümüz zaman kendi içimizden konuşuruz ya kendimizle, bazen herşeyi duyamayabiliriz. Fakat sesli düşündüğümüzde, ya da birine bir konuyu anlattığımızda, bu düşünceler sanki daha bir hayat buluyor. Elle tutulur geliyor. Bu durumda da o düşünceden sonuç almak çok daha kolay oluyor. En rahatı sanki biriyle konuşmak, anlatmak anlatmak anlatmak...
Bunlardan daha farklı bir yol daha var gerçi. En etkili olanlarından biri bence. Gerçi biriyle konuşmanın, kendi sesinden, kendi düşüncenden daha farklı bir yorum almanın faydası çok. Fakat yazma da oldukça etkili bir yöntem kanımca. Yazma işinde güzel başka bir yan daha var. Bir yandan kafamızdaki herşeyi yazarken, sonrasında bu yazdıklarımızı okuma şansımız da var. Hani bir nevi sesimizi kaydedip sonradan dinleme gibi... Ama bu yazdıklarımızı sonradan, çook sonradan, bazen yıllar sonra, okumak cidden o zamanki halimizi anlamamız konusunda oldukça faydalı bir yöntem.
Evet, konuşmak lazımdır... İyidir... Yalnız bu konuşmak derken durduk yere her yerde konuşmak şeklinde de anlaşılmamalı. Sadece içeriyi çok fazla yüklememek, susmaktansa konuşmak veya onu da yapmaya gücümüz yoksa yazmak... Daha güzel bir hayata açılan yol desem sanırım biraz mübalağa yapmış olurum ama işe yarayacağı kesin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder