8 Ağustos 2014 Cuma

Beklentiler ve Hayatın Gerçekleri

Beklentiler..

Çok beklentimiz var hayattan.

Mesela daha bebekken bile başlarız beklemeye. Annemizden ağladığımızda ne istediğimizi anlamasını bekleriz.

Çocukken huysuzluk yaptığımızda nedenini söylemeyiz de bulmalarını bekleriz büyüklerimizin huysuzluğumuzun nedenini. Nasıl bilemezler ki ne istediğimizi? Halbuki çok basit. Başka bir şey olamaz ki. Kendi kafamızın içinde geçen düşüncelerin çok kolay anlaşılır olduğunu düşünür, bu yüzden onu açıklama ihtiyacı hissetmez, doğrudan anlaşılmayı bekleriz.

Biraz daha büyürüz. Bisiklet isteriz. Ama bunu söylemeyiz. Herkesin bisikleti var ya, alınsın diye bekleriz. Akıl etsin babamız bize bisiklet almayı. Bu kadar basit birşey de söylenmez ki. Babamızın aklına hakarettir bundan bahsetmek bile. Anlıyordur o zaten. Alacaktır. Alma geciktikçe biz sadece biraz daha huysuzluk yaparak anlamasını bekleriz. Annemize söyleriz de babamıza söylemeyiz, söyleyemeyiz. Annemizin söylemesini bekleriz. Yani ilk aracı kullanmamız başlamıştır. İsteklerimizi doğrudan değil, aracı kullanarak söyleriz kimi zaman. Bunu bazen nasıl hissettimizi söylemesi için bile yaparız.

Toplumdan topluma değişmekle birlikte beklentiler konusunda erkekler biraz daha basit yaratıklar olduğundan ne bekledikleri daha nettir. Kadınların ise pek çok beklentisi olabilir. Bunları erkeğin anlamasını beklerler. Mesela birinden hoşlandıklarında, onun bunu anlamasını beklerler. Hareketlerinin herşeyi anlattığını düşünürler. Ama karşısındaki anlamıyordur onu. Hiç kimse anlamıyordur hatta. Ondan sonra kurmaya başlar kafasında. 'Acaba!', 'Başkası mı var?' gibi gibi.. Bekler, ama gereğini yapma, yani beklentisini karşısındakine doğrudan anlatma ihtiyacı hissetmez. Bekler sadece ve diğerinin kendisini kaybettiğini düşünür.

Yabancı bir ülkeye gideriz. Orada herşeyin mükemmel olmasını bekleriz. Cüzdanımıza sahip çıkmak yerine başkasının çalmamasını bekleriz. Gideceğimiz yere nasıl gitmemiz gerektiğini öğrenmek, orasıyla ilgili gitmeden araştırma yapmak yerine oradakilerin bize anlatmasını bekleriz. On kişilik, elli kişilik, yüz, hatta bin kişilik organizasyonda herşeyin mükemmel olmasını bekleriz.. Otobüsün zamanında kalkmasını, trafiğin olmamasını, biz gittiğimizde havanın mükemmel olmasını, orada hayatın akışını durdurarak bizim etrafımızda akmasını bekleriz. Uzun süre yurtdışında yaşadıktan sonra döndüğümüzde eski çevremizin, şehrimizin, ailemizin hep aynı kalmasını bekleriz. Bizim gidip gelmemiz arasında geçen sürede herşey olduğu gibi kalmalı, değişmemeli. Bunu bekleriz.

Yollar bozuktur. Belediyenin gelip yolları yapmasını bekleriz. Kaldırıma araç park etmiştir, yürüyemeyiz, trafik polisinin gelerek o aracı çekmesini bekleriz. Kırmızı ışıkta araç geçer, birinin onu yakalayıp ceza vermesini bekleriz. Otobüste biri yüksek sesle konuşur, birinin ona daha düşük sesle konuşmasını söylemesini bekleriz. Politikacılar, temsilcilerimiz, rüşvet yer, yolsuzluk yaparlar, biz yapmamalarını bekleriz.

Çok güzel ya da çok yakışıklıyızdır, ya da öyle zannederiz, erkeklerin veya kızların etrafımızda dolanmasını bekleriz. 'Bizi haketmelerini' bekleriz. Ne de olsa mükemmelizdir ya, 'Bizden daha iyisini mi bulacaklar?' diye düşünüp gidenin gitmesini engellemeye, kal demek yerine onun kaybedeceğini düşünerek kendimizi avuturuz kimi zaman.. Birbirimizi de bu konuda gaza getirmeyi iyi biliriz.

Bazen öyle abartırız ki beklemeyi, bırakın etrafımızdakileri, dünyanın bizim etrafımızda dönmesini bekleriz. Dünyanın merkezi olmayı yani, bekleriz.

Bu gibi  beklentilerimizin büyük bir kısmı gerçekleşmez. Devlet bilmez beklentimizi. Polis, savcı, avukat bilmez. Annemiz, babamız da bilmez. Sevgilimiz, dostumuz, arkadaşımız, kardeşimiz bile bilmez. Gittiğimiz yabancı ülkedeki insanlar da bilmez. Kimse bilmez ne istediğimizi, ne beklediğimizi biz söylemez, talep etmezsek. Ki söylesek ve talep etsek bile her istediğimiz olmaz. Kimi zaman olamaz. Biz beklemeye devam ederiz çoğu zaman..

Sonrası peki? Sonrası, yani beklentilerimiz gerçekleşmediği zaman, hayal kırıklığı. Hem de bir iki kere değil. Defalarca. Onlarca, yüzlerce hayal kırıklığı..

Bu arada kendimizden de bekleriz kimi zaman. Mükemmel olmayı bekleriz. Hata yaptığımızda bunun bizim hatamız olmadığını anlamalarını bekleriz. Halbuki kimse mükemmel olmadığı gibi biz de mükemmel değiliz. Olmadığımızı anlayınca en büyük hayal kırıklığı da kendimize karşı olur.

Peki ne yapmak lazım hayal kırıklığına uğramamak için? Çözüm çok basit: Beklememek lazım. Kendi dışımızdaki olguların, kişilerin, organizasyonların mükemmel olmalarını beklemek yerine kendimize odaklanıp yapabileceğimiz dışındaki şeylerden, kişilerden birşey beklememek lazım. Beklemediğimizde çok basit birşey olur: Mutlu oluruz! Çünkü biz birşeyi beklemeden o şey gerçekleşmiştir. Kötü olursa zaten beklemediğimiz için negatif etkisi olmaz, ya da çok az olur. İyi olursa da zaten beklentimiz olmadığından seviniriz. Mutlu oluruz. Bu kadar basittir aslında.. Hayat mükemmel değildir.. Bizim anladığımız anlamda yani.. Diğer bir çözüm de gereğini yapmak ama o başka bir yazının konusu :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder