"Senin başını bağlamamız lazım!"
Özellikle Anadolu'daki gençlerin birçoğu duyar bunu askerlik dönüşü. Başını bağlamak lazımdır gencin. Çünkü artık askerlik de yaptığı için erkek olmuştur. Bundan sonra çok da serbest bırakmamak, bir an evvel başını bağlamak lazımdır. Yani nişanlamak, hemencecik de evlendirmek sonrasında.
Geçen Pazar günü Balat gezisi yapmıştık arkadaşlarla. Daha önce çok ufak bir kısmına gitmiş ancak büyük kısmını görmemiştim. Bu sefer biraz daha detaylı bir gezi oldu. Neler kaçırdığımı gördüm. Bir daha gitmem gerektiğini, hatta yakın bir zamanda gitmem gerektiğini öğrendim böylece. Gezimizin sonlarına doğru Fener Rum Partikhanesi Aya Yorgi Kilisesi'ne gittik. Oraya bizden biraz önce giden arkadaşlar 17.30'da düğün olacağını öğrenmişler ve bizim için de davet almışlar. İlk defa bir ortodoks düğünü görecektim. Çok sevindim bu habere. Düğün başlamadan önce oradaydık. Biraz sonra da düğün başladı.
Önce gelin babası ve bir başka erkeğin kollarına girmiş halde kilisenin girişine doğru ilerledi. Damat anne-babası ile birlikte zaten kilisenin girişinde bekliyordu. Orada gelin damadın koluna girdi ve içeri girildi. Seremoniyi çok da detaylı anlayamadım çünkü misafir olarak düğünü en arkada izliyorduk. Bir ara beyaz tülle bağlı iki halkayı patrik gelin ve damadın başlarının üstüne koydu. Bizdeki kırmızı kurdela ile bağlı yüzükler misali denebilir.
Bu kısım özellikle beni şaşırtmıştı. Sonradan bir arkadaşımla konuşunca "İşte başlarını bağlıyorlar." dedi. "Başını bağlamak" deyimi biraz daha yerini buldu bu yorumdan sonra. Gerçekten de, ufak bir araştırmayla, bu "Taçlanma" seremonisinin Ortodoks düğünlerinde oldukça önemli bir yere sahip olduğunu okudum. Meğerse bu "Taçlanma" ya da benim oradan anladığım "Başını bağlamak" aslında evlilikte bir ölçüde özellikle de verme-alma konusunda fedakarlık olduğunu belirtiyormuş. Aynı zamanda bu gelin ve damadın kendi krallıklarının/ailelerinin kral ve kraliçeleri olduğunu da simgeliyormuş. Tanrının krallığının altındaki kendi krallıklarının bir anlamda da."Taçlanma" sonrasında patrik yeni evli çifti kutsal masanın etrafında başlarında taçlarıyla üç defa yürütüyor. Bunun sonrasında da son kutsanma ile birlikte tören tamamlanıyor. Böylece yeni çiftimizin "başı bağlanmış" oluyor sanırım..
Dilimizde birçok deyim var kökenini, nereden geldiğini bilmediğimiz. Başını bağlamak deyiminin gerçek kökeni bu olabilir de olmayabilir de ama bu gibi konular bence fazlasıyla araştırmaya değer. Çünkü kültür dediğimiz hep bu gibi bilgilerde gizli.
Özellikle Anadolu'daki gençlerin birçoğu duyar bunu askerlik dönüşü. Başını bağlamak lazımdır gencin. Çünkü artık askerlik de yaptığı için erkek olmuştur. Bundan sonra çok da serbest bırakmamak, bir an evvel başını bağlamak lazımdır. Yani nişanlamak, hemencecik de evlendirmek sonrasında.
Geçen Pazar günü Balat gezisi yapmıştık arkadaşlarla. Daha önce çok ufak bir kısmına gitmiş ancak büyük kısmını görmemiştim. Bu sefer biraz daha detaylı bir gezi oldu. Neler kaçırdığımı gördüm. Bir daha gitmem gerektiğini, hatta yakın bir zamanda gitmem gerektiğini öğrendim böylece. Gezimizin sonlarına doğru Fener Rum Partikhanesi Aya Yorgi Kilisesi'ne gittik. Oraya bizden biraz önce giden arkadaşlar 17.30'da düğün olacağını öğrenmişler ve bizim için de davet almışlar. İlk defa bir ortodoks düğünü görecektim. Çok sevindim bu habere. Düğün başlamadan önce oradaydık. Biraz sonra da düğün başladı.
Önce gelin babası ve bir başka erkeğin kollarına girmiş halde kilisenin girişine doğru ilerledi. Damat anne-babası ile birlikte zaten kilisenin girişinde bekliyordu. Orada gelin damadın koluna girdi ve içeri girildi. Seremoniyi çok da detaylı anlayamadım çünkü misafir olarak düğünü en arkada izliyorduk. Bir ara beyaz tülle bağlı iki halkayı patrik gelin ve damadın başlarının üstüne koydu. Bizdeki kırmızı kurdela ile bağlı yüzükler misali denebilir.
Bu kısım özellikle beni şaşırtmıştı. Sonradan bir arkadaşımla konuşunca "İşte başlarını bağlıyorlar." dedi. "Başını bağlamak" deyimi biraz daha yerini buldu bu yorumdan sonra. Gerçekten de, ufak bir araştırmayla, bu "Taçlanma" seremonisinin Ortodoks düğünlerinde oldukça önemli bir yere sahip olduğunu okudum. Meğerse bu "Taçlanma" ya da benim oradan anladığım "Başını bağlamak" aslında evlilikte bir ölçüde özellikle de verme-alma konusunda fedakarlık olduğunu belirtiyormuş. Aynı zamanda bu gelin ve damadın kendi krallıklarının/ailelerinin kral ve kraliçeleri olduğunu da simgeliyormuş. Tanrının krallığının altındaki kendi krallıklarının bir anlamda da."Taçlanma" sonrasında patrik yeni evli çifti kutsal masanın etrafında başlarında taçlarıyla üç defa yürütüyor. Bunun sonrasında da son kutsanma ile birlikte tören tamamlanıyor. Böylece yeni çiftimizin "başı bağlanmış" oluyor sanırım..
Dilimizde birçok deyim var kökenini, nereden geldiğini bilmediğimiz. Başını bağlamak deyiminin gerçek kökeni bu olabilir de olmayabilir de ama bu gibi konular bence fazlasıyla araştırmaya değer. Çünkü kültür dediğimiz hep bu gibi bilgilerde gizli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder