8 Ocak 2015 Perşembe

Kar Yağışı Ve Okul Tatili ve Çocukluğum..

Çocuktum.

Daha yeni ilkokula başlamıştım. Kar yağardı. Hem de Eylül'den itibaren kimi zamanlar.. Mart sonuna, bazen Nisan'a kadar kalkmayan bir kardı bu.. Yalnız evimin bahçesinden çıkıp yolun karşısına geçtiğimde okulumun bahçesine giriyordum. Yani okulun bahçesi ile aramda sadece onbeş metre genişliğinde bir yol vardı. Çok yakındı okulum ve müthiş şanslıydım bu açıdan.

İkibuçuk sene kadar böyle gitti. Sonra Muş'a taşındık. Orada okul biraz daha uzaktı ve ben sekiz yaşındaydım. Ev ile okul arasındaki mesafe yaklaşık 15dk idi ve yürüyerek gidiyordum. Kış olunca, ki okulun başlaması ile karın başlaması hemen hemen aynı zamana denk geldiği için okul dönemimin büyük bir kısmı (yine Nisan'ı buluyordu karın yerden tamamen kalkması) kar ile mücadeleyle geçiyordu. Bir keresinde yeni iskarpinlerimi giymiş okula giderken (iskarpinlerimin altı köseleydi) yol boyunca sürekli bir yerlere tutunarak gittiğimi, tutunamadığım yerlerde ise sürekli düştüğümü hatırlarım. Ancak Mayıs'tan sonra giyebilmiştim o ayakkabımı bir daha. Ne çok sevmiştim o ayakkabılarımı..

Evimiz birkaç evle birlikte ortak avlu gibi bir yere bakıyor ve buraya araba falan girmediğinden ve burası çıkmaz sokak olduğundan, bu avlu kışın kar yağmasıyla birlikte karla dolardı. Bazen kar o kadar çok birikirdi ki, yüksekliği üç metreyi geçebilirdi. Giriş kattaki komşumuz evine kardan merdiven yaparak girebiliyordu. Hatta komşumuz çocuklarını o karın içine koyduğu leğende banyo yaptırırdı. Dışarıda bir yandan kar yağardı, o arkadaşlarım ise kar yağarken kar altında banyo yapardı. Hayal edebiliyor musunuz?

Düşünün, kimi zaman kar yeni yağdığında birinci kattaki evimizin penceresinden dışarıya kolaylıkla atlayabiliyorduk. Müthiş eğlenceliydi o zamanlar. Ben de onbir-oniki yaşlarındaydım artık.

Biraz daha zaman geçti, ortaokula başladım. Van'da. Orada da kar yine beni çok sevdiğinden peşimi bırakmadı. Ev ile okul arasındaki yol nispeten hızlı yürümeme rağmen yirmi dakika kadar sürüyordu. Düzgün bir çocuk olmak için hep ana caddeleri ve sokakları kullanırdık. Bir keresinde bizim evin oradaki bir arkadaşım kestirme bir yol göstermişti okula gitmek için. Onun kestirme yolu sayesinde binaların arasından, yarım metreden daha fazla birikmiş kara basa basa geçmek zorunda kalıyorduk ama yol da beş dakika kısalmıştı. Ne sevinmiştim be!

Ortaokulun ikinci sınıfın ortalarından sonra tekrar memlekete döndük. Kar yine çok güzel karşıladı bizi. Bu sefer farklı bir yöntemim vardı: Kayarak okula gitmek. Kestirme falan olmadığı için evden çıktıktan sonra yürürdüm okula kadar. Neredeye yarım saati buluyordu bu yürüyüş. Yerler zaten, özellikle sabahları, buzlu olduğundan arabalar yavaş giderdi. Ben de takılırdım birinin arkasına ve kaya kaya giderdim okula kadar. Eğer araba farklı bir yola dönecekse dikkatli bir şekilde arabayı bırakıp yürümeye devam ederdim. Başka bir araba denk gelince de, bu sefer ona asılırdım. Okula inen yol bir yokuşun sonundaydı ve sonrasında karşıya geçmek gerekiyordu. Burada ciddi anlamda dikkatli olmam gerekiyordu. Yoksa ezilmem işten bile değildi. Neyse ki bir kaza geçirmeden o okulu bitirdim.

Liseye geçince önce Sağlık Meslek Lisesi, sonra Süper Lise'ye gittim. Süper Lise evime sadece on dakika mesafedeydi. Hatta duvarlardan atlamayı göze aldığım zamanlar bu mesafe dört-beş dakikaya kadar düşebiliyordu bile. Bir sabah İngilizce öğretmenim sakal traşı olmak için beni dersin başlamasına on dakika kala eve gönderdiğinde o duvarlardan atlayarak ve koşarak gittiğim için dersin başlamasına sadece bir dakika kala okula varmıştım, traş olmuş şekilde hem de..

Çatılardan sarkan buz sarkıtlarını gören var mıdır acaba? Bizim evin çatısından her zaman buz sarkardı. Hem de o kadar çok sarkardı ki kimi zaman, biz o buzlardan bazılarını kökünden kırarak en kalın yerinden tutup kendimize kılıç yapar ve onunla oynardık. Elimiz buz tutardı tabii ki. Ama müthiş de zevkliydi o buzullarla oynamak.

Kış denince aklıma hep kapımızın önündeki karı küremek aklıma gelir. Tek işimiz gibi sürekli okuldan eve dönünce kar küremekle uğraşırdık. Güzel günlerdi.. Sadece kapımızın önündeki karı değil, bahçenin içindeki karı, hatta evin önündeki kaldırımın üstündeki karı da temizlerdik. Kimi zaman yolu bile.

Anasınıfı, ilkokul, ortaokul, lise diye sayınca toplamda onüç sene okula gitmişim. Ve bunların hiçbirinde kar tatili olduğunu hatırlamıyorum. Kar kimi zaman günlerce durmadan yağardı. Sabah durur, akşama tekrar başlardı. Sabah kalktığımızda yerde kimi zaman yirmi santim, kimi zaman yarım metre kar görebiliyorduk.. Hava sıcaklığı en az üç ay boyunca zaten hemen hiç sıfırın üstüne çıkmazdı. Lisedeydim sanırım, sıcaklık eksi kırküç derece olmuştu. O zaman dahi okullar tatil edilmedi.

İster tipi, ister don, ister başka birşey. George Orwell'in Hayvan Çiftliği'nde dediği gibi, ''Herkes eşittir ama bazıları daha eşittir!''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder